15 Mart 2011’de başlayan Suriye’deki iç savaş 11 yılı geride bıraktı. Son yılların en büyük insanlık trajedisi olan savaşta binlerce kişi hayatını kaybetti, milyonlarca kişi ise ülkelerini terk etmek zorunda kaldı.
Ülkelerindeki iç savaştan kaçarak Türkiye sınırına yakın bölgelerde kurulan çadırlara sığınan Suriyelilerin zorlu yaşamı, havaların soğuması ve yağmurla beraber daha da ağırlaştı. Bir yandan ısınma problemini gidermeye çalışan Suriyeliler, diğer yandan yağmur sonrası çamur deryasına dönüşen yol ve çadırlar için çözüm bulmakta zorlanıyor.
Gectiğimiz günlerde Hatay’da gerçekleştirilen İHH istişare toplantısına katılmak için İlimizden hareket Eden İHH İl Kastamonu başkanı Kadir Horuz ve Mahmut Göktaş Çankırı İl başkanı Hasan Kale beraberlerinde Tosya İHH temsilcisi ve gazeteci Serhat Ağacıkoğlu ile birlikte Hatay’da gerçekleştirilen İHH istişare toplantısına katıldılar.
Cumartesi günü İHH aracılığı ile alınan özel izin ile Suriye’ye geçiş yapan Gazeteci Serhat ağacıkoğlu oradaki gördüklerini şu şekilde yorumladı ” Öncelikle İHH ya bana bu fırsatı verdikleri için çok teşekkür ederim hep merak ettiğim bir yerdi insalar orada ne durumdalar savaş ne boyutta ve zaman zaman ülkemizde sosyal medya üzerinden Suriyeliler için yazılıp çizilenlerin gerçekliliği ne diye . Hani derlerya Bakmak İle Görmek arasındaki fark evet Suriye ile ilgili özellikle oradaki mazum insanların yaşam koşulları ile alakalı bir çok şeyi daha önce ne duymuş nede tv de yada başka plartformlarda görmüştüm yerinde görmek o insanların acılarını endişelerini üzüntülerini paylaşmak açıkcası çok acı verici. Orada yaşayan mazlum insanlar ki özellikle çocuklar çok zor şartlar altında yaşamlarını daim ettirebiliyorlar mesela hergün yemek olmayabiliyor olsada günde sadece bir öğün yemek yiyebiliyorlar ve gene özellikle çadır kentlerdeki yaşam şartları çok ağır ve zor bir yandan çamurun içindeler bir yandan özellikle geceleri soğuk ile mücadele elektiriksiz bir ortamda susuz ve aç bir şekilde hayatta kalmaya çalışırken tüm bu olumsuzlukların ötesinde her an bir bombanın tepelerine düşmesi yada bir keskin nişancının hedefinde olmanın korkusu endişesi içerisindeler , çadır kentlerde derme çatma kurulan ve artık niteliğini yitirmıiş çadırlarda olabildiğince hayatta kalmaya çabalıyan insanlar hepsinin tek umudu Türkiye ve Türkiyeden gelecek yardımlar destekler.
Çadır kentlerde yaşayan küçücük çocukların okul ve eğitim özlemi ile feryatlarını çabalarını gördükce boğazım düğüm düğüm oldu derme çatma çadırdan okullarda birşeyler öğrenmeye çabalayan o küçük mazlumlara büyüdüğünde ne olmak istiyorsun diye sorduğumda aldığım cevaplar savaşın üzerilerindeki etkilerini gösteriyordu mesela bir kızımıza büyüdüğünde ne olacaksın soruma verdiği cevap Doktor olunca neden diye tekrar sormam üzerine savaşta yaralanan insanları tedavi etmek için demesi o küçük yüreğinde yaşadığı herşeye rağmen beslediği o büyük merhamet ve çaresizliğin bir yansıması idi gene diğer çocuklarda benzer cevaplar verirken özellikle erkek çocukların büyük kısmı büyüdüğümde mücahit olacağım cevabı savaşın çocuklar üzerinde yarattığı etkiyi gösteriyordu .
Gene bir çadır bölgesinde çadırın önünde birinin kucağında bebek olan iki bayanın ben yaklaşırken çekinip yüzlerinin kapatırken bir tanesi yokluğun verdiği ses ile bana adeta yalvararak ne olur sobamız yok soba yardımı edin çocuğum çok küçük bu kışı nasıl atlacağız diye haykırmasının bende yarattığı hissi inannın kelimelere dökmek imkansız , özellikle kış aylarında onlarca çocuk ve yaşlıların soğuktan öldüğünü ise daha sonra tercüman arkadaşım Abo Alfarouk’dan öğrendim .
Düşünün petrol kaynakları ile dolu bir ülkede yaşıyorsunuz ve benzini dışarıdan ithal ediyorsunuz her benzinliğin önünde yüzlerce motorsiklet kuyruğu var bunun nedenini sorduğumda bana eşlik eden ve tercumanlık yapan Abo Alfarouk “Faruğun babası ” burada petrol kuyularının hiç birisi bizde değil yani muhaliflerde değil , Petrol Amerika güdümünde PKK nın elinde yada Rejim ismi altında Rusya yada İran’ın elinde Suriye’deki tüm petrol bunlara gidiyor Esad bile bunlardan petrolü para ile satın alıyor dedi.
Güvenli bölge diye tabir ettiğimiz Türk askerinin gözlem noktalarının olduğu bölgelerden biri olan İdlip şehri ve çevresindeki köylerde suriyenin iç kesimlerinden kaçan milyonlarca mazlum insanlar buralarda bu zor şartlarda yaşıyorlar savaş öncesi nüfusu 5 bin 10 bin olan köylerde bile şuanda 300 bin 500 bin insan çadırlarda hayatta kalma mücadelesine devam ediyorlar . Beni orada etkileyen ve gurur duymama vesile olan şeylerden biriside İHH oldu İHH nın oradaki faliyetleri inan çok büyük çapta yüzlerce Çadırkent, Biriket evler, yetimhaneler, okullar, ve hatta bir Üniversite Rabbim tüm İHH yetkililerinden çalışanlarından ve bağışcılarından Allah razı olsun Suriye’de Türkiye’ye Türk insanına çok büyük bir sevgi var bundada en büyük etkenlerden bir tanesi İHH nın orada göstermiş olduğu faliyetler ve yapılan yardımların payı çok büyük . Bu arada şunu belirtmekte fayda var İHH aracılığı ile orada bir Üniversite var ama bunun karşısında İran’nın Rejim bölgesinde 15 adet Üniversite kurmuş olması Suriye üzerinde dönen planların bir örneği olarak söyleyebiliriz.
Suriye’ye geçiş esnasında malesef kameramı götüremedim elimden geldiğince telefon ile görüntü almaya çalıştım kısacası sizlerinde görüntülerde kısmen izliyeceğiniz gibi oradaki hayat çok zor orada yaşayan mazum Suriye halkının ve özellikle çocukların tek ümidi Türkiye türkiyeden gelen yardımlarda oraları görmeden yazmak çizmek eleştirmek acımasızlık olur buradan tüm insanlığa ve müslümanlığa çağrım lütfen herkez az çok demeden yardım elini uzatsın şuan devam eden bu savaş mazum Suriye halkının olduğu kadar bizlerinde bir imtihanı olduğunun bilincinde olalım ve buna göre imkanlar ölçüsünde yardımcı olalım hiç bir şekilde yardım edemeyenler en azından dualarında yer versinler.
Son olarak benim içinm bunu söylemek çok zor olsada belirtmek istiyorum Cumartesi günü ziyaret ettiğim çadırkentlerden bir tanesi malesef pazar sabahı rejim güçlerinin uçakları ile misket bombaları ile bombalanmındığını ve 2 si çocuk 6 kişinin şehit edildiğini 75 kişininde yaralandığını dönüş yolculuğum esnasında öğrendim…


